içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

Yenidoğan Çetesi davasında 5. gün! 4 gündür gelen itiraflar kan dondurdu!

Yenidoğan Çetesi davasında 4'üncü gün! 3’üncü gün gelen itiraflar kan dondurmuştu! Yenidoğan Çetesi’nin yöneticileri ve üyelerinin yargılandığı davanın görülmesine 4'üncü gününde devam edildi. Duruşma yarına ertelendi.

Yenidoğan Çetesi davasında 5. gün! 4 gündür gelen itiraflar kan dondurdu!
Haberi Sesli Dinle

OnurAkayMedya/Gündem Haberleri

Yenidoğan Çetesi davası beşinci gününde ve Türkiye tarafından yakından takip ediliyor. Türkiye tarihinin en büyük sağlık skandalı olarak tarihe geçen iğrenç olay, sosyal medyanın da gündeminde. Kullanıcılar davada gelen itiraflar lanet yağdırıyor.

Davada şu ana kadar 18 kişi savunma yaptı.

Bugünkü duruşma da savunmalarla devam edecek.

Beklenti bugün dört tutuklu sanığın daha savunma yapması yönünde…

Bu isimler arasında çete lideri Fırat Sarı, elebaşı Dr. İlker Gönen, ambulans şoförü Gıyasettin Özdemir ve Dr. Dursun Eryılmaz yer alıyor.

"Kendimi doktor olarak tanıttım"

Yenidoğan Çetesi’ne ilişkin davada beşinci gün örgüt yöneticisi olduğu belirtilen 112 Servis çalışanı Gıyasettin Mert Özdemir’in itiraflarıyla başladı. Sanık ambulans şoförü, kendini doktor olarak tanıttığını, bazı hastanelerle anlaşma yaptığını ve maaş aldığını kabul etti. Özdemir, erişkin yoğun bakıma da hasta sevk ettiğini, hastalardan para aldığını anlattı. Özdemir’e iddianamede yer alan tapelerde geçen, “Taburcu süresi düşerse kazancımız düşer.” ve “Parasını alamadığımız hastayı neden tutuyoruz?” ifadeleri hatırlatıldı. Sanık, “Gereksiz ve işgüzarca bir konuşmaydı.” şeklinde yanıt verdi. Özdemir’in savunmasının ardından Dr. Dursun Eryılmaz’ın savunmasına geçildi. Eryılmaz, çalıştığı yenidoğan servisinin Fırat Sarı’nın işlettiğini son 5 aya kadar bilmediğini öne sürdü.

Örgüt lideri Fırat Sarı ile Bağcılar Medilife Hastanesi’nde çalışırken tanıştığını anlatan Dursun Eryılmaz, “Şirketin kimin olduğunu bilmiyordum. Tutuklanmadan 5 ay önce Fırat Sarı ile hastanede karşılaştım. Dedi ki; ‘Buranın işletmesini ben aldım, maaşının bir kısmını ben ölüyorum.’ O zaman öğrendim.” ifadelerini kullandı.

Eryılmaz’a iddianamedeki “Dursun abi göbek açamadı, mahvetti.” tapesi de soruldu. Bu işlemin basit bir işlem olduğunu söyleyen Eryılmaz, dedikodu yapıldığını savundu.

Eryılmaz, “Bebeği entübe yazayım.” tapesi için “Zaten entübe, orada yanlış konuşmuş.” ifadesini kullandı.

“Epikriz yazmıyordu.” tapesi sorulan Eryılmaz, “Günlük epikriz yazmak diye bir kural yok. Notlarımı alırdım, haftalık da yazılır, aylık da.” savunmasını yaptı.

“Ağzımız bir olsun.” tapesi için ise “Herhalde polisten tedirgin olmuş diye düşündüm.” yantını verdi.

Sanık Eryılmaz, İddianameye yansıyan “Vicdanım sızlıyor, ventilatör yok ya.” tapesi için de “Onu hastane yönetimine sormak lazım.” dedi.

Sanık doktora İlker Gönen ile Fırat Sarı arasında geçen “Dursun Eryılmaz’ın diplomasını kullanacağız, kendisi olmayacak.” tapesine ne diyeceği sorusu yöneltildi. Eryılmaz bu tape için, “Bana böyle bir teklif gelmedi. Gelse de kabul etmezdim.” yanıtını verdi.

Dr. Eryılmaz savunmasında, 1,5 yıl 900 bin lira maaş aldığını da söyledi.

Eryılmaz, örgüt yöneticileri arasında gösterilen Dr. İlker Gönen’in danışman hekimleri olduğunu da anlattı.

Eryılmaz'ın avukatı, iddianame savcısı hakkında suç duyurusunda bulunacaklarını dile getirdi.

Sanık doktor Eryılmaz'ın avukatı, bazı yasa maddelerini referans göstererek suçüstü olmadığı müddetçe müvekkilinin soruşturma izni olmadan yargılanamayacağını söyledi.

Bu durumu değerlendiren mahkeme heyeti, Eryılmaz'ın savunma yapmasını istedi.

BEBEKLERİN ÖLÜMÜNE İLİŞKİN SAVUNMA YAPTI

Eryılmaz, bebek ölümlerine ilişkin savunma yaptı.

Kırçiçek Helvacı bebeği, üç kez hayata döndürmeye çalıştıklarını anlatan Dr. Eryılmaz, “Akşam Sağlık Bakanlığı’nın yenidoğan uzmanı gelip durumu dinledi.” dedi.

Sonrasında Karakoç bebeğin ölümüne ilişkin savunma veren Eryılmaz, “Bağırsaklarında doğumsal çürüme var. Bebek kilo kaybediyor. 1-2 saat canlandırmaya uğraştık ama ex oldu. Ben başındaydım. Akşam polis otopsiye götürmek için geldim. Çağla yanlış bir şey söylenmesin diye beni aradı. İyi ki otopsi yapılmış, basında ‘Beslenmemekten öldü’ dediler. Ama bağırsaktan olduğu belli oldu.” diye konuştu.

Kadan bebeğin ise kalp hastası olduğunu söyleyen Eryılmaz, bebeğin solunum sıkıntısıyla hastaneye geldiğini savundu.

MAHKEME BAŞKANI TEPKİ GÖSTERDİ

Özdemir, “Her ne kadar 10 bebekle suçlansam da adım sadece Kaya bebekle geçmektedir. Yine savcı Yavuz Engin tarafından art niyetli olarak 10 bebeğin ölümünden sorumlu tutuluyorum. Soruşturma Savcısı Yavuz Engin art niyetli davrandı.” dedi.

Sanık ambulans şoförünün bu sözüne mahkeme başkanı tepki gösterdi.

Mahkeme başkanı, “Savcı neden art niyetli oluyor? Görevini yapmışsa bu art niyet mi? Görevini yapmak senin nazarında art niyet mi? Asıl savcı bu işin üzerine gitmezse art niyet olurdu.” diye konuştu.

Özdemir, savunmasında 112 Acil çalışanı olduğu için adının duyulmasından endişe ettiğini de anlattı.

İddianamede geçen ve kendisini “Dr. Ahmet” olarak tanıttığı telefon görüşmeleri de sorulan Özdemir, tapelerin tamamını kabul etti.

Sanık Özdemir, Fırat Sarı’dan aldığı 60 bin liranın maaş olduğunu, hasta başı da biner lira aldığını ifade etti.

"FIRAT SARI'YLA HEP GÖRÜŞÜYORUZ"

Özdemir savunması sırasında örgüt lideri olarak geçen Fırat Sarı ile hep görüştüklerini belirterek, “Yoğun bakım işletmesi yapıyor. Her özel hastane yoğun bakımın dolu olmasını ister.” dedi.

Mahkeme başkanı, Özdemir’e “‘Çam Sakura’da doğumlar azalmış’ diyorsun. Nereden biliyorsun?” sorusunu yöneltti.

Özdemir, “Belki tanıdığım kadın doğum doktoru vardır, ordan biliyorumdur.” yanıtını verdi.

10 bebeğin ölümüyle suçlandığını anımsatan Gıyasettin Özdemir, yalnızca Kaya bebeğin ölümüyle ilgili savunma yapabileceğini belirterek, diğer bebek ölümleriyle ilgisi olmadığını iddia etti.

HASTANE YÖNETİCİLERİ DE KİRLİ ÇARKIN İÇİNDE Mİ?

Sanık Özdemir, soruşturma kapsamında kapatılan hastanelerden Birinci Hastanesi, Bağcılar Şafak Hastanesi'nden hasta sevki karşılığında para aldığını da öne sürdü, Bağcılar Medilife Hastanesi'ne hasta yönlendirmesi yaptığını iddia etti. Özdemir, anlaşmaları hastane yönetimleriyle yaptığını anlattı.

Özdemir’in savunmasında iddianameye giren telefon görüşmeleri de gündeme geldi. Mahkeme başkanı, sanığa “112’ye bildirtmeyeceğim, hakkımızdan oluruz.” sözünü sordu.

Sanık Özdemir kendini şöyle savundu:

“Bildirtmeyeceğim desem de bildirilmediğini anlatıyorum. Hakkımızdan olurus kısmı, 112’ye bildirildiği zaman ‘yönetimi açısından değişiklik olmayacaktır’ demek istiyorum.”

BAŞKA BİRİMLERE DE HASTA SEVKİ YAPMIŞ

Yalnızca Fırat Sarı’nın olduğu değil, diğer hastanelere de sevk yaptığını anlatan Özdemir, 112 Acil çalışanı olmasından dolayı hakkında algı operasyonu yapıldığını öne sürerek, iddianameyi hazırlayan savcı Yavuz Engin'i hedef aldı.

Yaptığı tüm sevklerin sisteme uygun olduğunu da savunan Özdemir, yalnızca yenidoğan değil, başka birimlere de sevk yaptığını anlattı.

EŞİ, SARI'NIN EŞİNİN ÇALIŞANI

Sanık Gıyasettin Özdemir, eşinin Fırat Sarı’nın sahip olduğu Medisense isimli şirkette SGK kaydı olduğunu da söyledi.

Eşinin patronunun, Fırat Sarı’nın eşi olduğunu anlatan Özdemir, söz konusu şirketin güzellik sektöründe faaliyet gösterdiğini anlattı

YENİ CELSE İTİRAFLA BAŞLADI

Beşinci duruşma örgüt yöneticileri arasında gösterilen 112 Acil çalışanı Gıyasettin Özdemir'in savunmasıyla başladı.

Hakkındaki suçlamaları reddeden Özdemir, “Suçlamaları kabul etmiyorum, ancak hasta yönlendirerek para kazandığımı kabul ediyorum.” dedi.

Özdemir şöyle devam etti:

“Burada bir gerçeği açıklamak istiyorum. İstanbul'da yalnızca 4 kuvözlü ambulans bulunuyor. Bu ambulansların bir hastaya ulaşması en az 2 saat sürüyor. Bu nedenle, tıp merkezinden yoğun bakıma ihtiyaç duyan bir hastanın sevk edilmesi ortalama 5-6 saat alıyor. 112 ekipleri bu süreyi bu kadar uzun tutmamak için yakındaki hastanelerle anlaşma yapılıyordu.

Hastaneler, 112 protokol numarasını arayarak, hastaları kendilerine naklettiriyordu. Hasta bir an önce hastaneye gitmeli, fakat mevcut kurallar bu süreci hızlandırmaya izin vermiyor. Bu yüzden sevk zinciri bizim gibi kişiler aracılığıyla kırılıyor ve hastane bulunuyor.

“HASTANELER BİZİMLE İLETİŞİME GEÇİYOR”

Biz doktorlarla konuşarak özel hastanelerin ambulanslarını kullanıyoruz ve 112 Acil Çağrı Merkezi'nden protokol alıyoruz. Böylece 5-6 saat süren sevk süreci, 45 dakikada çözülebiliyor. Bu, hasta bakımından daha uygun bir çözüm mü? Mahkemenin takdirine bırakıyorum.

Şunu da belirtmek isterim. Yoğun bakım ünitesi olmayan hastanelerde, 112'ye durumun bildirilmesi 30 dakika sürüyor. Kamu hastanelerinde ise uygun bir hastane bulunması çok daha uzun zaman alıyor. Bu nedenle, hastaneler bizimle iletişime geçiyor. Biz, 45 dakika içinde hastaya uygun bir hastane buluyoruz.

İstanbul Avrupa Yakası'nda, bebekleri taşımak için yalnızca 4 adet kuvözlü ambulans var. Buna karşılık, özel hastanelerde yenidoğan ünitelerine sahip her hastanede kuvözlü ambulans bulunuyor”

Davanın 6. duruşması yarına ertelendi.

DAVANIN DÖRDÜNCÜ GÜNÜNDE NELER YAŞANDI?

10.06- Duruşma yeniden başladı.

Sümeyye Nur Taşçı’nın ardından soruşturma savcısı Yavuz Engin’in Mustafa Kemal Zengin tarafından, “Serbest bırakacaksın” diyerek tehdit edildiği hemşire Tuğçe Toptemel savunma yaptı. Yakınlarını kaybeden ailelere başsağlığı dileyerek savunmasına başlayan Tuğçe Toptemel, “Bu durumdan dolayı çok üzgünüm. Hakan Doğukan Taşçı bizim sorumlumuzdur. Ben ondan talimat alırım” dedi. Hakan Doğukan Taşçı’nın kendisini doktor olarak tanıttığını söyleyen Toptemel, “Bunun yanlış olduğunu söylesek de bizi önemsemezdi. Hastanede gece vardiyasında çocuk doktoru yoktu. Gece aileler geldiğinde Hakan Doğukan Taşçı doktor olarak konuşurdu” dedi.

“NORMAL BEBEK HAREKETLERİ YOKTU”

Yabancı uyruklu Opara bebeğin öldüğünün anlaşılmadığı gece yenidoğan yoğun bakımında nöbetçi hemşire olan Tuğçe Toptemel o gece yaşananları da anlattı. Opara bebeği ilk gördüğünde normal bebek hareketlerinin olmadığını aldığı ilaçlar yüzünden sersemlemiş olduğunu söyledi. Bebeğin gece bir anda fenalaştığını anlatan Toptemel, “Monitör ötmeye başlayınca hemen yanına gittim. Kalbini dinledim ama hissedemedim. Gündüz hemşireleri tarafından verilen ilaçları hemen kestim. Çünkü bunlar narkotik dediğimiz ilaçlar ve bebeği sersemleten ilaçlardandı” dedi.

“BİR ŞEY YAPMA DEMESİNE RAĞMEN 15 DAKİKA KALP MASAJI YAPTIM”

Bebeğin kalbini hissedemediği için Hakan Doğukan Taşçı’yı aradığını söyleyen sanık, “Israrla yapılacak bir şey var mı diye sordum. Kan şekerine bak dedi. Kan şekerine bakıp hemen müdahale başladım. Hakan Doğukan Taşçı tarafından bana bir şey yapma denilmesine rağmen ben müdahale ettim. Yaklaşık 15 dakika kalp masajı yaptım. Kalp atışını hissedene kadar müdahaleye devam ettim” dedi.

“BEBEĞİ TESLİM ETTİĞİMDE YAŞIYORDU”

Kendi vardiyası bittiğinde bebeğin hala yaşadığını anlatan Toptemel, “Gündüz hemşireleri gelince ben bebeği onlara teslim ettim. Çıkmadan önce Hakan Doğukan Taşçı’yı yine aradım. Nabız hissediyorum yapılacak başka bir şey var mı diye sordum. Hoparlörü de açtım ki diğer hemşireler de duysun ne dediğini. Çünkü sesi uykulu geliyordu” dedi.6 aylık bebeğin yenidoğan yoğun bakımda ne işi olduğu sorulan Tuğçe Toptemel, “O bebeğin yoğun bakımda olmaması gerektiğini sorguladım. Hemşireler bana Hakan Doğukan Taşçı’nın talimat verdiğini söylediler” dedi.

“YİNE OLSA YİNE YAPARIM”

Bebeğe müdahale etmesinin yasak olmasına rağmen ettiğini söyleyen Toptemel, “Yine olsa yine yaparım. Pişman değilim. Bir ihmalim olduğunu düşünmüyorum. Bebeğin öldüğünün geç fark edildiği iddiasını kesinlikle kabul etmiyorum. Ben nöbetten çıktıktan sonra kim ne yaptı bilmiyorum. Ben mesai saatimden fazla kalıyorsam mesai saatinde orada olması gerekenler de orada olmalıydı” dedi.

“VİCDANIM RAHAT”

“Vicdanım rahat” diyen Toptemel, “Bu konuda gerçekten vicdanım rahat. Benim alanı 8’de teslim etmem gerekirken sorumlu hemşirem 10’da işe geliyor. Sorumlular gelene kadar ben bebeğin başında bekledim. Ben bebeğe müdahale ettiğim için buradayım ama etmeseydim de burada olacaktım” dedi.

SAVCI: ÖLDÜR DESE ÖLDÜRECEK MİSİN?

Savcı ayrıca, “Hakan Doğukan’ı bebeğin annesine doktor olarak tanıştırıyorsun bu ciddi bir durum neden bunu yapıyorsun?” diye sordu. Sanık da, “Biz talimatlara uyuyoruz. Talimatlara uymazsak işten çıkartırlar. Bana bu şekilde talimat verdi” diye cevap verince savcı, “O zaman öldür dese öldürecek miydin? Talimatın da bir sınırı yok m?” diye sordu. Toptemel, “Her talimata uymadığım açıktır. Uymak zorunda olduğum anlardan birisidir” dedi.

“BEBEK ÖLDÜKTEN SONRA NEDEN ŞİKAYET ETMEDİN”

Bir avukatta söz alarak sanığa, “Vicdanınızın rahat olduğunu söylüyorsunuz. Peki bebeğin öldüğünü duyduktan sonra şikayette bulunmayı düşünmediniz mi? Hastanede doktor yok, ekipman yok, hemşire yok. Hastanenin üst birimine ya da savcılığa şikayette bulunmayı düşünmediniz mi?” diye sordu.

"SUSMAK ZORUNDA KALDIM"

Sanık ise, “Şikayette bulunmadım. Bizde çocuk doktoru yoktu bunu hep söylüyorum. Ölümler tabi ki oluyordu. Opara bebeğin ölümü beklenmeyen bir ölümdü. Susmak zorunda kaldım. 10 yıldır yenidoğan hemşiresiyim bugüne kadar yoğun bakıma doktorun gelip bebeğe müdahale ettiğini görmedim” dedi.

“DAYANAMAYIP ÇIKMAK İSTEDİĞİNİZDE FIRAT SARI SİZE BU PARAYI VERİYOR”

Serdar Yüksel’in ardından Fırat Sarı’nın asistanı Sümeyye Nur Taşçı savunma yaptı. Hakkındaki suçlamaları kabul etmeyen Taşçı, “Dolandırıcılık yapmadım. Örgüt olarak hareket etmedim. Ben sadece Fırat Sarı’nın asistanıydım. Onun talimatlarını yerine getirdim. Daha öncesinde de yoğun bakım hemşiresi olarak çalışıyordum” dedi. Taşçı, ayrıca Fırat Sarı’nın kaşesini kullandığı iddiaların da gerçeği yansıtmadığını söyledi. Özel hastanelerde çalışan hemşirelerin az paraya çok fazla iş yaptığını anlatan Taşçı, “İddianamede dosya olarak bahsedilen de sadece hasta dosyası değil. Her işi yaptırıyorlar. Bunlar biriktikçe çok fazla iş yükü oluyor. Dayanamayıp işten çıkmak istediğiniz zaman da Fırat Sarı size bu paraları veriyor. Gitmemeniz için” dedi.

“FIRAT SARI ALDIĞI BORCU DA PARÇA PARÇA VERİYORDU”

Fırat Sarı’nın kendisinden borç aldığını söyleyen Sümeyye Nur Taşçı, “Ben de ondan almışımdır. Fırat hoca aldığı paraları da aldığı gibi vermeyen biriydi. Örneğin 5 bin lira aldıysa bunu size parça parça verir. Şimdi şu kadar vereyim idare et gibi” dedi.

“KENDİ YEĞENLERİMİ BİLE FIRAT SARI’YA EMANET ETTİM”

Özel hastanelerde zor şartlarda çalıştıklarını ve kimsenin bilmediğini anlatan Taşçı, “Bebekleri her zaman kendime emanet bildim. Biz gerçekten fedakarlık yaparak çalıştık. Fırat Bey’in de böyle bir şey yaptığını görmedim. Kendi yeğenlerimi bile ona emanet ettim” dedi.

SAVCI: “GELİRİ GAYET İYİ OLAN FIRAT SARI NEDEN SİZDEN BORÇ ALSIN”

Sanık Sümeyye Nur Taşçı’ya soru soran duruşma savcısı, “2 tane şirketi olan geliri gayet iyi olan Fırat Sarı neden asistanından borç alsın?” dedi. Sanık ise, “Asistanı olduğum dönemde borç vermedim. Hep isterdi. Biz kızlarla banko dediğimiz yerde otururken gelip paranız var mı diye sorardı. Biz de kendi aramızda konuşurduk” dedi.

MAHKEME BAŞKANINI SİNİRLENDİREN İTİRAZ

“BÖYLE SAÇMA SAPAN ŞEY OLUR MU?”

Mahkeme Başkanı sanığa, “Usulsüzlük yapılmadı diyorsun; ama Hasan Basri beyanlarında kan basıncı yanlış girildi diyor. Böyle beyanda bulundular kendi aleyhlerine böyle durum yoksa neden telaşlı konuştular?” diye sordu. Sümeyye Nur Taşçı’nın avukatı da, “Başkanım bu soruyu soramazsınız itiraz ediyoruz” dedi.

Avukatın itirazına sinirlenen mahkeme başkanı, “Mahkeme başkanının sorusuna itiraz edilmez. Böyle saçma sapan şey olur mu? O zaman sorgu yapamayız. Ben yeni hakim değilim. Bu işi yıllardır yapıyorum” dedi.

“YAVRULARIMIZA ALLAH’TAN RAHMET DİLİYORUM”

İddianamede il dışından suçlamaya konu olan hastanelere bebek hasta sevk ettirdiği belirtilen tutuklu sanık Serdar Yüksel savunmasına, “Dosyada adı geçen bütün yavrularımıza Allah’tan rahmet ailelerine başsağlığı diliyorum” diyerek başladı. Örgüt üyesi olmadığını söyleyen sanık, “Örgüt içinde olduğumu bile basından ve iddianameden öğrendim. Bu suçtan beraat edeceğime inanıyorum. Çünkü örgüt için bir konuşmam ya da bir çalışmam yok. Buraya nasıl geldim anlamış değilim” dedi.

FIRAT SARI’DAN GELEN PARA BORÇMUŞ

Kamuyu da asla zarara uğratmadığını söyleyen Yüksel, “Sağlık Bakanlığımız ve alt birimleri öyle güzel bir sistem kurmuşlar ki, herhangi bir açık çıksa hemen kapatıyorlar” dedi. Gıyasettin Mert Özdemir ve Fırat Sarı’dan borç aldığını söyleyen sanık, “Asla ve asla onlardan borç aldım diye onların hastanelerine hasta sevk etmedim. Keşke hiç borç almasaydım” dedi.

MAHKEME BAŞKANI: “İNSAN BİRİNE DURDUK YERE NEDEN PARA VERSİN”

Mahkeme başkanı sanığa, “İlker ve Fırat arasında bir konuşma var. İlker diyor ki ‘Serdar’dan ses var mı?’, Fırat diyor ki ‘Bu ara hastalarımız düşük’ ne anlıyorsun bu tapeden?” diye sordu. Sanık ise, “Yoğun bakımı doldurmak istediklerini biliyorum. Her hastanede olan bir şeydir” dedi. Mahkeme başkanı daha sonra, “Onların hastanelerine yaptığınız her sevk başına para alıyor muydun?” diye sordu. Para almadığını söyleyen sanık, “Hayır hayır kesinlikle ama kendilerinin verdiği oluyordu” dedi. Bu cevap üzerine mahkeme başkanı, “İnsan birine niye durduk yere para versin ki? O adam istemiyorsa tabi?” dedi.

UTANDIĞINIZ İÇİN Mİ SUSMA HAKKINIZI KULLANDINIZ”

Sorgusunun ardından bir avukat sanık Yüksel’e, “Emniyetteki sorgusunda para alım kısımlarında susma hakkınızı kullanmışsınız. Duyduğunuz utanç yüzünden mi bu konuda susma hakkınızı kullandınız?” diye sordu. Serdar Yüksel ise, “Evet keşke almasaydım borçları” dedi.

“BENİM AMACIM BELEDİYE BAŞKANI OLMAKTI”

Funda Özen’in ardından Esenyurt Belediyesi’nde Sağlık İşleri Müdürü olan tutuklu sanık Renas Kılıç savunmasını yaptı. Savunmasının başında mesleğe nasıl başladığını detaylı bir şekilde anlatan sanığı mahkeme başkanı, “Sen hakkındaki suçlamaları biliyor musun?” diye uyardı. Mahkeme Başkanının, “Sen 112’ye başvuran hastaları usulsüz bir şekilde Reyap Hastanesi’ne sevk etmekle suçlanıyorsun” diye hatırlatması üzerine sanık, “Bir tane örnek var mı? Sağlık Bakanlığı sistemi kolay bir sistem değildir. Bu suçlamayı asla kabul etmiyorum” dedi.

"BİZ BİTMİŞİZ ZATEN"

Basında çıkan haberlerden dolayı eşinin işe gidemediğini anlatan sanık Renas Kılıç, “Ben iki depremde de çocuklarımı bırakıp enkazda görev yaptım. Ben burada bebek ölümü ile suçlanmıyorum ama hepimize bebek katili deniyor” dedi. Cezaevinden çıkacağına inandığını söyleyen Kılıç, “Ama çıktıktan sonra insanların karşısına nasıl çıkacağımı bilmiyorum. Benim amacım belediye başkanı olmaktı” dedi. Kendisiyle aynı suçtan yargılanan kişilerin dışarıda olduğunu söyleyen Kılıç, “Ben cezaevindeyim. Bir insanın hayatını bitirmek bu kadar kolay değil. Biz bitmişiz zaten” dedi.

SANIK YAKININDAN GAZETECİLERE HAKARET

Sanık savunma yaptığı sırada gazetecilerin olduğu bölümde oturan bir sanık yakını muhabirlere, “Zaten medya s…ı bu işin içine. Ne ile suçluyorsunuz bu insanları hepiniz gerizekalısınız” dedi. Gazetecilerin tepkisi üzerine sanık yakını sesini yükseltince duruşma salonunda bulunan polis memurları araya girerek sanık yakınını gazetecilerden uzaklaştırdı.

“DEĞİŞTİRMİŞTİM DEMEDİM YANLIŞ YAZMIŞLAR”

Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmada ilk olarak tutuklu sanık Funda Özen savunma yapmaya başladı. Reyap Hastanesi’nde medikal muhasebeci olduğunu söyleyen sanık, “Dolandırıcı olmakla suçlanıyorum ama hiçbir menfaatim yok. Hesap hareketlerimden de bellidir. Ek bir gelirim yok. Sadece hastaneden maaş alıyorum ve aileme destek oluyorum” dedi. SGK faturalarını kendisinin kestiğini söyleyen sanığa, sanık Hasan Basri Gök ile yaptığı telefon konuşmasında, “Ben tarihleri değiştirmiştim hadi yine şanslısınız” cümlesi soruldu. Tarihleri değiştirme gibi bir yetkisi olmadığını söyleyen Özen, “Değiştirmişler dedim. Oraya yanlış yazılmış olabilir” dedi.

“DOKTORLARIN BİLEMEMESİ MÜMKÜN DEĞİL”

Faturalarla oynama yaptığı iddialarını kabul etmeyen Funda Özen, “Tıbbi bir bilgim yokken tıbbi bir evrakla oynama yapmam mümkün değil. Yoğun bakımda çalışmadım. Ben hasta sevkinin nasıl yapıldığını nasıl işlediğini bilmiyorum” dedi.

Faturalarda oynama yapılsa doktorların bileceğini söyleyen sanık, “Doktorların bilgisinin olmaması gibi bir durum söz konusu değil. Epikrizi sisteme doktor girer en son faturalar yazıldıktan sonra da onaylaması gerekir” dedi.

ÜÇ YILLIK İLİŞKİLERİ VARMIŞ

İstanbul’da bebekleri anlaşmalı özel hastanelerin yenidoğan ünitelerine sevk ederek haksız kazanç sağlamak ve kusurlu davranışlarla ölümlerine neden olmak iddiasıyla yargılanan 47 sanık hakkındaki davanın duruşması dün de devam etti. İlk celsenin üçüncü oturumu, tutuklu sanık hemşire Cansu Akyıldırım’ın savunmasıyla başladı. Fırat Sarı’nın şirketinden hastanesine tıbbi danışmanlık aldığını belirten Akyıldırım’a, iddianamede yer alan hesap hareketleri soruldu. Akyıldırım, Sarı’dan kendisine gelen paraların motivasyon amaçlı olduğunu belirterek, “Fırat Bey bana aylık olarak toplu para gönderirdi, ben de bu parayı motivasyon amaçlı ekibe dağıtırdım” dedi. Mahkeme Başkanı, Cansu Akyıldırım’a, “Fırat Sarı ile samimiyetin var mı?” diye sorunca, Akyıldırım, 2021-2023 yılları arasında yaklaşık üç yıllık bir ilişkileri olduğunu söyledi. Mahkeme Başkanı, Akyıldırım’a “Hasan Basri Gök, Hakan Doğukan Taşçı ve Hüseyin Günerhan ile husumetin var mı?” diye sordu. Akyıldırım, “Sevmem ama saygı duyarım. Tam husumet diyemeyiz ama birbirimizden hoşlanmayız” yanıtını verdi. Duruşma savcısı, bir bebeğin hastanede ölmesine ilişkin sürece dair Akyıldırım’a TRG Hastanesi’nde olmadığı halde bebeğe müdahale ettiğini, bunun legal olup olmadığını sordu. Sanık Akyıldırım soruyu şu şekilde yanıtladı: “Birinci Hastanesi’ndeyken servise bir hafta kadar gidip baktım. Hastane yönetimlerinin de haberi vardı. Orası işletme olduğu için dış nöbetçi de alıyorduk. Bu şekilde düşünürsek legal olduğumu düşünüyorum.”

İDDİANAMEDEN

Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede 47 sanığa ve 19 sağlık kuruluşuna yer verilirken 10 bebeğin ise hayatını kaybettiği belirtildi. İddianamede Fırat Sarı liderliğindeki ve yöneticiliğini İlker Gönen ile Gıyasettin Mert Özdemir’in yaptığı suç örgütünün esas amacının işletmesini devir aldıkları yeni doğan yoğun bakım ünitelerinin 112 sevk sistemini bertaraf ederek doluluğunu sağlamak, hastaların basamakları ile oynama yaparak SGK’dan üst sınırdan ödeme almak olduğu açıklandı. İddianamede çetenin hastaların mevcut durumlarını, evrak işlemlerine farklı yansıtarak (entübe olanı entübe olmayan, entübe olmayanı entübe olan, kullanılmayan ilaçları kullanılmış şekilde) gibi yöntemlerle evrak sahteciliği yapıp SGK’ya fatura ettiği, hastaların mevcut durumlarını olduğundan daha ağır göstererek daha uzun süre yatış sağlayıp SGK’dan yüksek ücret tahsil ettiği ve bazı hasta yakınlarından fazladan ücret adı altında para almak gibi işlemlerle maddi çıkar elde ettiği de aktarıldı. Hazırlanan iddianamede yer alan şüphelilerin çoğunun sağlık çalışanı olduğu ve kazanılan kardan bu çalışanların da aldığı belirtildi. İddianamede 112 sevk sistemi bertaraf edildiği için bebek hastaların uygun sağlık hizmeti almasını sağlayacak hastanelere sevki yerine şüphelilerin seçtiği örgüt adına karlı gördüğü hastanelere yatışının yapıldığı, bu noktada amacın bebeklerin sağlık durumunun iyileştirilmesi değil maddi olarak en fazla kazanç elde edilmesi olduğu belirtildi. Bebeklerin her türlü enfeksiyona açık olan yeni doğan yoğun bakım ünitelerinde yatırılmasının kimi bebeklerde enfeksiyon kapma gibi rahatsızlıklara kimi bebeklerde ise ölüme dahi sebep olduğu da iddianamede kaydedildi. Şüphelilerin usulsüz şekilde düşümünü yaptıkları currosurf, infasurf gibi ilaçları hastaneden çıkartarak satıp maddi kazanç elde ettikleri, Özel Hastaneler Yönetmeliği’ne aykırı şekilde işletme devri yapılarak danışmanlık hizmeti adı altında Fırat Sarı liderliğindeki Yenidoğan Suç Örgütü’nün çok sayıda hastaneye az sayıda doktorla hizmet vermeye çalışması nedeni ile aslında sağlık hizmetinin doğrudan hemşire ve hatta hemşire yardımcıları ile verildiği bu nedenle bebek ölüm sayılarının arttığı da iddianamede kaydedildi. İddianamede hemşirelerin kendisini doktor olarak tanıttığı, bir kısım örgüt mensuplarının yenidoğan yoğun bakımlarını kapasitenin üzerinde doldurduğu, hemşireler eli ile usule aykırı gerçek olmayan epikriz raporları yazıldığı da açıklandı. Soruşturma kapsamında incelenen dijital materyallerde ise şüphelilerin "kötü hasta değerleri, iyi hasta değerleri" gibi şablon hasta değerlerinin yer aldığı ve çoğu zaman hastaların kan gazı, kan değerleri, enfeksiyon olup olmadığı gibi konularda gerçekte bir tetkik veya tahlil yapmadan kendi gözlemlerine göre bebeği iyi veya kötü olarak kategorize edip raporlarını şablon olarak tek elden, merkezden, hastane dışından yazdıkları iddianamede kaydedildi. Bu nedenle hangi bebeğe hangi tedavinin uygulanacağı yönünde tereddütler yaşandığı ve bebeklerin hayatını kaybetmesine kadar varan telafisi mümkün olmayan sonuçlar doğduğu iddianamede kaydedildi. Sağlık Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığı tarafından ilgili hastaneler ve suç örgütünün faaliyetlerini incelemek ve raporlamak için görevlendirilen müfettişlerin bebek ölümleri ile ilgili olarak alanında uzman neotologlardan oluşan uzman heyetten aldığı görüşe göre hastanelerde tıbbi imkansızlıklar, erken teşhis ve tedavi olmaması, birebir yakın hekim kontrolü olmaması, gerekli tetkik ve tahlillerin yapılmaması, hayati öneme sahip ilaçların kesilmesi, 3. Düzey olmamasına rağmen 3. Düzey hasta kabulü yapılması, doktorların hastaların klinik takip ve tedavisini üstlenmedikleri, ölüm sebeplerinin doktorlar tarafından örtbas edilmesi, TPN sıvısı içerisine lipit multivitamin, fosfor ve magnezyum destekleri verilmemesi sonucu yeterli enerji protein desteği alamadığı için hastaların beslenme bozukluğuna sebep olunduğu, bebeğin kalbi düşmesine rağmen adrenalin kullanılmaması, hastaların uzun süre yatışı yapılıp uygun merkezlere sevk edilmemesi, ilaç hazırlanması ve saklanmasında ihmal gösterilmesi, hastalara protein ve lipit desteği yapılmaması, gerekli ilaçların uygun şekilde verilmemesi, uygun şekil ve süre canlandırma desteği uygulanmaması, sahte hasta dosyası düzenlenmesi, hastaya pasif ötenazi uygulanması nedeniyle bebeklerin hayat haklarının ellerinden alındığı şeklinde tespitler olduğu aktarıldı. İddianamede bazı bebeklerin yoğun bakıma girdikten sonra kilo alması gerekirken aksine ciddi kilo kaybı yaşadığı da aktarılırken, Yenidoğan Suç Örgütü’nün ve örgüte yardım eden hastane yönetimlerinin sırf giderleri azaltmak ve maddi menfaat temin etmek adına bebeklere yeterli besin verme işlemini yerine getirmedikleri, tapelerde "TPN tüketimini azaltın" şeklinde talimatların yer aldığı da açıklandı. İddianame kapsamında sanıklar Fırat Sarı ve İlker Gönen’in 10 kez ‘kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi’, ‘nitelikli dolandırıcılık’, ‘suç işlemek amacıyla örgüt kurma’ ve 11 kez ‘resmi belgede sahtecilik’ suçlarından toplamda 177 yıl 6 aydan 582 yıl 9’ar aya kadar hapisle cezalandırılmaları talep edildi. Sanık Gıyasettin Mert Özdemir’in ise ‘kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi’, ‘kişisel verilerin hukuka aykırı ele geçirilmesi’, ‘kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık’, ‘suç işlemek amacıyla örgüt kurma’ ve ‘resmi belgede sahtecilik’ suçlarından 180 yıldan 589 yıl 9 aya kadar hapis istendi. İddianamede diğer sanıklar hakkında benzer suçlardan değişen oranlarda hapis cezası talep edildi.

DAVANIN ÜÇÜNCÜ GÜNÜNDE NE OLDU?

Yenidoğan Çetesi davasında üçüncü gününde gelen itiraflar kan dondurmuştu.

Yenidoğan Çetesi davasında üçüncü gün sanıkların savunmalarının dinlenmesine devam edildi. Bugünkü celsede sanık üç hemşireden üç çarpıcı itiraf geldi.

Yenidoğan Çetesi davasında üçüncü gün sanıkların savunmalarının dinlenmesine devam edildi. Bugünkü celsede sanık üç hemşireden üç çarpıcı itiraf geldi. Sanık hemşire Cansu Akyıldırım, örgüt lideri Fırat Sarı ile arasındaki para transferlerini kabul etti, bu paraların çalışanlara motivasyon için dağıtıldığını ileri sürdü. Bir diğer sanık hemşire Çağla Durmuş ise Fırat Sarı’nın maddi kazanç için hastaları entübe olarak gösterdiğini anlattı. Hemşirelerden Damla Atak, örgüt yöneticileri arasında gösterilen 112 Acil Servis personeli Gıyasettin Mert Özdemir’in hasta transferi yaptığı itirafında bulundu. Ardından Dr. Rıza Keykubad’ın savunmasına geçildi. Kaya bebeğin ölümüyle ilgili "Çek fişini" ifadeleri sorulan Keykubad, üzerine oyun oynandığını ileri sürerek böyle bir cümle sarf etmediğini iddia etti. Keykubad'ın savunmasının ardından söz alan Kaya bebeğin ailesinin avukatı, "Benim müvekkilim kendi evladını bisküvi kutusu içinde almış ve o kutuyu kucağında götürmüştür" diyerek sanığın savunmasına tepki gösterdi.

DAVANIN İKİNCİ GÜNÜNDE NE OLDU?

Yenidoğan Çetesi davasının ikinci günü çarpıcı itiraflara sahne oldu.

Sanıklardan hemşire Hasan Basri Gök savunma yaptı.

Tapelere yansıyan sözleri için “Çirkin bir cümle. Bebeğin sürekli kalbi durup geri getiriliyordu, o yüzden böyle konuştum” dedi.

Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesi’nde ifade veren Gök, çetenin karanlık yüzünü anlattı.

“Sağlam bebeğin sevki mümkün değil. Çok uzun süre bekletildiği için akciğerleri de kötüleşiyordu. Entübe edip gönderiliyordu.” diyen Gök, “Serdar Yüksel, bebek sevki yapıp karşılığında para alıyordu. Fırat Sarı parayı yollamamı söyledi, yolladım. SGK'dan fazla para alıyorlardı. Bunun için yatışlar uzatılıyordu.” itirafında bulundu.

Gök, “Epikrize yardım ettiği için bütün hemşirelere para veriliyordu. Kimse hayrına bir şey yapmıyordu.” diye konuştu."O SÖZ KURTLAR VADİSİ REPLİĞİYDİ"

Duruşmada bir Kurtar Vadisi diyaloğu da yaşandı.

Hemşire Deniz Korkmaz’a, “Devleti soymak milleti soymaktan şereflidir.” cümlesini kurduğu hatırlatılınca, repliği Kurtlar Vadisi dizisinden aldığını söyledi.

“Hastane hastaları satılan bir eşya gibi görüp sadece para almak için kullanıyordu.” diyen Korkmaz, “Bu zihniyette olan insanların bunları yapması kaçınılmazdı. Hastaların yoğun bakım süreçlerinde malzemeden tasarruf etmeye çalışıyorlardı. Bu insanları ben CİMER'e şikayet ettim.” şeklinde konuştu.

İLAÇ BİRİKTİRME İTİRAFI

Hemşire Hüseyin Günerhan da davada çarpıcı bir itirafta bulundu.

Örgüt iddiasını reddedip, suçsuz olduğunu savunan Günerhan, “Biz artan doz ilaçları ödemenin karşılamadığı hastalar için yabancı hastalar için biriktiriyoruz.” dedi.

Reyap Hastanesi’nde çalıştığı dönemde Fırat Sarı ile tanıştığını iddia eden Günerhan, “Ağabeyim de Reyap Acil’de çalışıyordu. Reyap’ta nöbet tutarak çalışmaya başladım. Burada kimseyi korumak için konuşmayacağım, doğruları söyleyeceğim.” dedi.

YENİDOĞAN ÇETESİ DAVASININ BİRİNCİ GÜNÜNDE NELER OLDU?

Türkiye’nin yakından takip ettiği Yenidoğan Çetesi soruşturmasında yargılama pazartesi günü başladı.

Adliyede yaşanan yoğunluk ve gerginlikler nedeniyle geç başlayan duruşmanın ilk günü önce kimlik tespitleri yapıldı.

Bin 399 sayfalık iddianamede çetenin ele başı ve yöneticisi olarak adları geçen doktor Fırat Sarı, İlker Gönen ve çetenin 112 çağrı merkezindeki elemanları ambulans şoförü Gıyasettin Mert Özdemir de duruşmaya getirildi.

Fırat sarı kimlik tespitinde aylık gelirinin 400 bin lira olduğunu söyledi.

Çorlu'da tutuklu bulunan sanıklar ise video konferans aracılığıyla kimlik beyanında bulundu.

MÜFETTİŞ RAPORUNDAKİ KAN DONDURAN AYRINTI

Sağlık Bakanlığı'nın müfettiş raporunda bebeklerin bir bölümüne pasif ötenazi uygulandığı, yani hiçbir tedavi yöntemi uygulanmadan ölüme terk edildiklerine yer verildi.

Bir hemşirenin ise yoğun bakımdaki bebeğin kalbinin durması üzerine doktora haber verdiği,,, doktorun ise "canlandırmaya gerek yok" dediği belirlendi.

YENİDOĞAN ÇETESİ DAVASINDA KİM NEYLE SUÇLANIYOR?

Suçlamalar, günlük 8 bin liralık SGK primini paylaşabilmek adına yenidoğan bebeklerin sağlığının hiçe sayıldığı yönünde…

Çete üyelerinin taburcu olabilecek durumda olsalar dahi bebekleri sahte raporlarla, gereksiz yere ilaç vererek yoğun bakımda tuttuğu tespit edilmişti.

Bebekler şebekenin anlaşmalı olduğu özel hastanelere sevk ediliyordu.

Ne solunum desteği, ne ameliyat ne de ilaç… Bebekler çetenin istediği kadar hayatta tutuluyordu.

Bu süreçte 9’u İstanbul’da biri Tekirdağ’da 10 özel hastane kapatıldı.

Yenidoğan çetesinde kim kimdir, en son ne biliyoruz? 10 soruda bebek çetesi

Yenidoğan vurgununda fezleke hazırlandı: Bebeklere "pasif ötenazi"

Söz konusu yazı üzerine soruşturmada adı geçen Özel Avcılar Hospital Hastanesi, Özel TRG Hospitalist Hastanesi, Özel Birinci Hastanesi, Özel Güney Hastanesi, Özel Bağcılar Medilife Hastanesi, Özel Beylikdüzü Medilife Hastanesi, Özel Reyap İstanbul Hastanesi, Özel Şafak Hastanesi Bağcılar, Özel Silivri Kolan Hospital Hastanesi ve Çorlu Reyap Hastanesi'nin ruhsatları iptal edildi.

Tarih: 21-11-2024

FACEBOOK YORUM
Yorum