-
Arda Han Kaya
Tarih: 10-09-2024 09:29:00
Güncelleme: 10-09-2024 09:32:00
Çocuklarımızı Koruyamıyoruz: Narin Güran Olayı ve Çocuk Cinayetlerinin Acı Gerçeği
Geçtiğimiz günlerde Türkiye’nin gündemine oturan Narin Güran cinayeti, toplumun vicdanını bir kez daha kanatmış, hepimizin içindeki öfkeyi doruk noktasına çıkarmıştır. Henüz hayata yeni adım atmış bir çocuğun, böylesine vahşi bir şekilde hayattan koparılması, insanlığın en karanlık yüzüyle bir kez daha karşı karşıya olduğumuzu gözler önüne serdi. Oysaki Narin, daha çok oyunlar oynayacaktı, gülecekti, ağlayacaktı, sevecekti, sevilecekti. Belki çiçekler koklayacak, belki saklambaç oynayıp ip atlayacaktı ve daha birçok şey yapacaktı, ama bu vahşet onu hayattan kopardı.
Bir çocuk cinayetini konuştuğumuz günler içerisinde düşünmeden edemiyorum, biz nereye gidiyoruz? Bu toplumun, çocuklarını dahi koruyamaz hale gelmesi utanç verici bir durumdur. Çocuk, masumiyetin simgesi, geleceğin teminatıdır. Bir toplumun geleceği, çocuklarına verdiği değerle ölçülür. Ama biz, Narin Güran ve onun gibi sayısız masum çocuğa sahip çıkamadık. Neden?
Toplumsal olarak nerede yanlış yaptığımızı sorgulamalıyız. Aile içi şiddetten sosyal medyanın yozlaştırıcı etkilerine kadar, çocukları korumakla yükümlü her bir birey ve kurum bu sorumluluktan kaçamaz. Eğitim sistemimiz, hukuk düzenimiz ve sosyal hizmetlerimiz, çocuklarımızı bu canilerden koruyacak yeterlilikte değilse, acilen bu yapıları gözden geçirmemiz gerekiyor.
Hukuki açıdan ise, suçlulara verilen cezaların caydırıcılık boyutu yeniden masaya yatırılmalı. Çocuklara karşı işlenen suçlar için en sert yaptırımlar uygulanmalı. Çünkü bir çocuğun hayatı, telafisi olmayan bir kayıptır. Toplum olarak bu tür olaylara “kınamakla” yetinmekten vazgeçmeli, cezaların uygulanışını, suçluların cezalandırılıp cezalandırılmadığını takip eden bir vicdani sorumluluğu üzerimizde hissetmeliyiz.
Bugün Narin Güran’ın adını konuşuyoruz; ama yarın bir başka çocuğun başına aynı felaketin gelmeyeceğini kim garanti edebilir? Her kaybedilen çocuk, sadece bir ailenin değil, tüm toplumun ortak kaybıdır. Yüreğimizde her bir çocuk için açılan yara derinleşmeye devam ediyor ve biz bu yaraları sarmak için geç kalıyoruz.
Sonuç olarak, çocuk cinayetlerini bir daha konuşmak zorunda kalmayacağımız bir Türkiye istiyoruz. Çocuklarımıza hak ettikleri güvenli ve sevgi dolu bir dünyayı sağlamak hepimizin en acil sorumluluğu. Sessiz kalmak, bu suçlara ortak olmak demektir. Çocuklarımızı koruyamıyorsak, geleceğimizi de koruyamıyoruz demektir.