-
Emir Egesoy
Tarih: 04-04-2022 22:02:00
Güncelleme: 04-04-2022 22:02:00
Uzun bir aradan sonra okurlarıma yeniden merhaba!
Bu aralar aklıma takılan özellikle sosyal medyada ve magazin haberlerinde gördüğümüz okuduğumuz birçok olay var. Biri birinin kucağına oturur, biri kitap yazar "o aslında seni sevmezdi" der. Birileri sosyal medya hesaplarından başkası gibi görünmeye çalışır. Birilerine yaranmaya çabalayanlar, atanlar, tutanlar, ters çevirip fırlatanlar...
Yahu neler oluyor bu sanatçılara?
Reklam kokan hareketler iyiden iyice ayak kokan hareketlere döndü. Ayağa kadar düştüyse bu hareketler, kişinin yaptığı sanatın kaç kuruş olduğunu da sorgulamak gerekmiyor mu?
Eskiden bir sanatçı önce belli bir süre etrafta görünmez, demeç vermez, daha sonra filmi, kitabı, konseri, kaseti çıkacağı zaman TV'lere, dergilere konuk olur, yaptığı işleri ve ne zaman çıkacağını anlatır, bizleri heyecanlandırırdı. Billboardlara dev afişleri koyulurdu. Dergi ve gazetelere röportajlar verilirdi.
Yıl 2022: Konserlere neredeyse çırılçıplak çıkanlar, dinleyicilerinin kucaklarına oturup poz vermeler... Allah'ım sana geliyorum... Yaptığınız işe hiç mi saygınız yok sizin yahu? İşi geçtim izleyenlerinize, dinleyenlerinize, sizi sevenlere de mi hiç saygınız kalmadı?
Bunun adına ‘teşhircilik’ deniliyor. Bir psikiyatrist doktorumuzun söylediğine göre; "Cinsel Sapma" kişinin sosyal ve mesleki alandaki işlevselliğini kaybetmesine neden olurmuş. Zaten yaptığı işin artık işlevini kaybettiğini anladığı an bu gibi durumlara kaydı sevgili Gülşen. Adından sahne kıyafetleri, birilerinin kucağına oturduğu olaylarla anılmasını istemiş. Peki ya verdiği konser? Yazdığı veya okuduğu şarkılar? Yapılan müzik? Konseri, şarkıları o kadar kötü müydü ki, çıplaklığı ya da saçma sapan davranışları ile gündem olmak istemiş? Merak ettim doğrusu! Demek ki şarkıları ve konseri kötüymüş. Kimse konuşmasın diye de bu şekilde örtbas etmek istemiş olabilir.
En son karşılaştığım olay ise Şahan Gökbakar'ın Twitter, Instagram hesaplarında ki onca muhalif sözlerinin ardından çıkarttığı bakla Recep İvedik 7 oldu... Şahan Gökbakar, filminin reklamını muhalif sözler ile yapıyor. Belli bir kitledenmiş gibi duyarlar kasıp paylaşımlarının altına bir de etkileşim alıp daha sonra yeni çıkacak filminin reklamını patlatıyor... Güleyim mi ağlayayım mı bilemedim. Sizin yaptığınız işe bu kadar mı inancınız yok? Gerçekten merak ediyorum... İş buraya kadar geldiyse durum gerçekten çok vahim bir hal aldı demektir. Verilen emeğin, yapılan sanatın kalitesi düştükçe, yapılan reklamlarında kalitesi ayak seviyesine düşmüş durumda.
İktidar ve muhalefet ikilisini kullanarak siyasi çıkarcı insanları etrafında toplayıp "Sanat" adı altında, bu kitleden fayda sağlamaları ne kadar yozlaştığımızın bir örneği sadece. "Sosyal Medya Trolü" olarak adlandırılan bu kitlelerden yardım umarak yapacağınız filmin, müziğin, verdiğiniz konserlerin kalitesine ne olacak acaba? Ben söyleyeyim sıfır. Hatta siyasi olarak ikiye ayrılan kitleleri kullanarak reklamını yaptığınız filmi kim izleyecek? Bunun adına sanat diyebilecek miyiz? Hani sanat bütünleştiriciydi? Hani Sanat ‘herkes’ içindi? Bütün bir kitleye hitap etmek yerine, sadece belli bir zümreye hitap eden reklamın altında yatan psikoloji, zaten satmayacak bari reklam parasından kurtuluruz olabilir mi?
Eskileri özlüyorum... Dergiler de, gazeteler de tüm röportajlarını okuduğum sanatçıları. Yol boyunca uzanan billboardlarda ‘Tüm Kasetçilerde’, ‘Tüm Sinemalarda’ reklamlarını özlüyorum. "Beni sizler var ettiniz!" diyerek halkını selamlayan sanatçıların bu yalanını bile özlüyorum. Yalandı ama tatlı bir yalandı. İnanırdık. Severdik. "Ben sizden biriyim!" diyorlardı. Evet, bizden biriydiler o zamanlar...
Artık bu sanatçıları kimlerin var ettiğini ve kimden olduklarını hiç bilmiyorum! Ürettikleri "sanatımsı" şeylerin kasetçi ya da sinemalarda olmadıklarını artık biliyorum. Fakat nerede olduklarını bilmiyorum.