içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

Elünde deney tüpü, uzaydan gelür sesü? Evreka! Evreka!

Buldum! Buldum! Evreka! Evreka!

Son haftaların gündemden düşmeyen uzaya gidiş konusunda yazmış olduğum köşe yazımın ardından bir noktaya daha parmak basma gereğini duydum. Umarım her yazı sonrası bombardımana tutulup da yazımı dizi seriliğine taşımak zorunda kalmam. Bu gidişle OnurAkayMedya bünyesinden Netflix’e geçiş yapacağım gibi gözükmekte diye de bir mizah yapayım da sonradan gelişecek gergin yorumlara yumuşatıcı etkisi olsun…

Köşe yazımla ilgili gerek olumlu-olumsuz gerek bilgili-bilgisiz epeyce geri dönüşler oldu. “Orası Aksiyom istasyonu değil!” diyenler, “NASA’nın uzay istasyonu!” vs. diye düzeltenler gibi. Evet, doğru… Genişçe ve anlaşılır bir dilde dar açıdan bakılan aralığı biraz daha açarak genişleteyim:

Aksiyom firması NASA ile bir kontrat imzalıyor ve diyor ki; “Buraya getireceğimiz insanları burada gezdireceğiz, burada şöyle yapacağız, böyle edeceğiz.” Sonra NASA iki yüz kırk milyon küsur dolarlık bir meblağ karşılığında Aksiyom ile kontrat imzalıyor. Ve Aksiyom’a diyor ki; “Uzay turistleri buraya geldikleri zaman bu paket dahilinde deneyler yapılacak, şunlar-bunlar edilecek. Eğer uzayda boşlukta yürümek istiyorlarsa da ekstra on milyon dolar öderler ve bu da paketin içine ayrıca dahil edilir. Belli bir aşamadan sonra uzay boşluğunda yürümeye cesaret edilemeyebilir ama etmek isteyen olursa da ek ücretle “Buyurun, meydan sizin.” diyor NASA.

Şimdi gelelim ISS, yani International Space Station (Uluslararası Uzay İstasyonu) kontratına. Bu kontratın içerisine dahil olan birtakım şeyler var demiştim. Bizim ilk Türk uzay turistimiz, astronot Alper Gezeravcı da oraya gidince on üç tane deney yapacağını söylemişti. Bu deneylerle ilgili sesli ve görüntülü paylaşımlar hem basında hem sosyal medyada izlenmekte. Bu deneylerin hepsi zaten şu ana kadar yapılmış, sonuçları elde edilmiş ve her biri dosyalarda mevcut olan deneyler! Yani bahsi geçen her bir deney, zamanında dosyalara çoktan geçmiş! Yeni yapılan bir şey yok! Yeni yapılan bir deney değil bunlar! Yeni bir bilgi verişi değiller!  Tekerlek çoktan icat edildi! Şimdi tekrar yeniden bir tekerlek icat etmenin bir manâsı yok! Nasıl ki gidip de bir müzeyi gezersiniz; bilimsel bir müzedir ve o müzede bazı istasyonlar kurulur, kurulan istasyonlarda durur, “Aaa, demek bu böyle yapılıyormuş.”, “Bu böyleymiş.” denilebilecek bir ortamınız olur, orada size “Şu tüpü tutar mısınız?”, “Bakın, işte bunu böyle yapınca bu da böyle oluyor!” gibi uygulamalı açıklamaların birebir şahidi olup tecrübesini edinirsiniz ya, bunun gibi düşünün! Bu tarz müzelere girdiniz mi bu deneyleri oradakiler zaten yapacak ve size de gerek tüp tutturarak gerek onu-bunu şu’nun içine koydurtarak, şu sıvıyı şu’raya döktürerek uygulamalı zaten yaptırtılacaksınız çünkü bu deneyler müze gezinizin içine dahildir. Yani bu kültür gezinize dahil olduğu için bunu size uygulamalı yaptırtırlar. Evet, tekrar ediyorum; Alper Gezeravcı’nın yaptığı-yapacağı bu deneylerin hepsi NASA tarafından yapılmış ve sonuçları elde edilmiş deneyler. Hepsinin dosyası da var. İsteyen herkes bana ulaşabilir ve ben de e-mail aracılığı ile bu dosyaları herkese ulaştırabilirim.

Milli ve yerli, onur ve gurur duyacağımız birtakım şeylerde gerçekçi olmalıyız! Haa, eğer ki bir cumhurbaşkanı tarihe geçmek için “Cumhuriyetimizin yüzüncü yılında uzaya astronot gönderdim!” demek için bunu yapıyorsa, buna eyvallah der, bunu anlar, saygıyla karşılarım! Ama lütfen; “Değerli milletim, biz yüzüncü yılımızda uzaya astronotumuzu gönderiyoruz. Parasını da verdik. Oraya gidecek, bakacak. Önceden deneyleri yapılıp sonuçları alınmış deneyleri bir de o deneyimleyecek. En azından Türk bayrağımızı oraya taşıyacak.” desin. Bunu açık açık, net net söylesin, buna da katılan olur ya da olmaz, o da millete kalmış! Ama bu şekilde göz boyayarak “Yok, şöyle yaptık, yok, böyle ettik!” denmemeli! Bunlar insanı rahatsız ediyor! Gurur duydurmuyor!

“İlk Türk uzay turisti” astronot Alper Gezeravcı olayını, zamanında Bulgaristan’dan getirdiğimiz Naim Süleymanoğlu olayına benzetiyorum. Adamı Türkiye’ye getirdiler, millileştirdiler, olimpiyatlarda “Cep Herkülü” diyerek göklere çıkarttılar. Büyük olaylar! Vay, şu kadar ağırlık kaldırdı! Harika! Bayrağımız göndere çekildi, gurur duyduk, onur duyduk! Bunlar elbette harika! Naim Süleymanoğlu’nun başarısını asla küçümsüyor değilim! Bilakis takdir ediyorum!  Ama gelin görün ki içimizden, kendimizden bir Naim Süleymanoğlu daha yetiştiremedik! Bir tane daha Naim Süleymanoğlu gelmedi Türkiye’ye! Yetiştirilmedi! İşte benim kızdığım nokta, bu! Sen bu sistemi kurarsın ve yetiştireceğini yetiştirirsin! Yetiştirdikten sonra kendi uzay istasyonunu kurarsın! Kendi uzay mekiğini, kendi uzay roketini yaparsın! Hazırlarsın! Bunlara emek harcarsın, bunlara para harcarsın ve milletimize “Biz oraya gittiğimizde şunu yapacağız, bunu edeceğiz, neden yapacağız?” diye asıl o zaman dersin! Başkasının çizmesiyle savaşa gidilmez! Ne yapacağız? Kendi çizmemizi kendimiz yapacağız! Kendi yaptığımız çizmemizi giyip uzaya kendi uydumuzu koyacağız! Hiç kimse tarafından kapatılmayacak! Onun korumasını da kendimiz yapacağız! Bu gibi şeyleri yaptığımız zaman onur-gurur duyulacak şeyler, işte esas bunlar olacak! Elli beş- altmış milyon dolar parasını ödeyerek, başkasının roketiyle başkasının istasyonuna astronot gönderiyorsun! Ödenen bu paranın karşılığında astronotunuzu orada ağırlıyorlar, yediriyorlar, içiriyorlar, giydiriyorlar! Zaten yapılıp sonucu elde edilmiş deneyleri, gönderdiğiniz astronotunuz için orada bir daha yaparlarken astronotunuz, o deneylere eşlik ediyor ve Türkiye’ye dönüyor! Bu kadar! Bunun dışında buradan çıkartılacak başka hiçbir şey yok! Ah bir de hatıra fotoğrafları var!

Devlet büyüklerinin etrafında olan kişilerin bu şekilde onları manipüle ederek böyle bir yola sokmaları beni çok üzüyor ve şaşırtıyor. Çünkü bunlar bilinen şeyler! Bilinmeyen bir şey değil! Herkesin bildiği bir şeyi, çok daha farklı bir resim içerisinde daha farklı bir çerçeveye sokarak insanlara benimsetmeye çalışıyorlar! Bu hiç de doğru bir şey değil! İnsanları bu şekilde kandırmak, milleti bu farklı resme inandırmak çok yanlış! Dürüst olunmalı! Seçim zamanı geldiğinde, dürüstlükle kazanma ilkesini hiçbir zaman aklımızdan ve yolumuzdan çıkartmamalıyız! Bizim milletimiz uyanıktır! Bu gibi şeylere düşeceklerini hiç sanmıyorum!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
FACEBOOK YORUM
Yorum